Ergenlerin Öfkeleri ile Başetmekte Zorlandığınızda...
- Ayça Özbatır
- 16 Nis 2022
- 8 dakikada okunur

22 yıldır ergenlerle çalışıyorum. Anne babaların ergen çocuklarının kızgınlıkları, öfkeleri ya da tepkisellikleri karşısında zaman zaman ne kadar zorlandıklarını gözlemleyebiliyorum. Çatışmanın ne kadar zorlayıcı olduğunu anne babalar paylaşımlarımızda aktarıyorlar.
Öncelikle gençlerin öfkesi, önleyebileceğiniz veya kontrol edebileceğiniz bir şey değil. Amacımızın karşımızdaki kişinin duygusunu durdurmak olmadığını ve bunun bizim kontrol edebileceğimiz durum olmadığını önce anlamamız önemli. Anne baba olarak buna nasıl tepki vereceğiniz kontrol edebileceğiniz bir alandır.
Okuduğum bir makalede, ergenlerin öfkesi ya da tepkiselliği su ısıtıcısındaki kaynayan suya benzetiliyordu. Çok güzel bir benzetme olduğu için paylaşmak istedim. Bir su ısıtıcısı kaynadığında, buhar çıkarmaya başlar. Çıkan buhar, suyun kaynadığına dair sadece bir belirtidir. Su kaynadığında makina kendini otomatik olarak atar ya da biz ocağın altını kapatırız. Benzer şekilde, ergenin öfkesi de bir semptomdur. Zorlayan davranışına neden olan, daha derindeki bir şeyin görünen kısmıdır. Su ısıtıcısı benzetmesinde, buharın “temel nedeni” ateştir ya da sıcaklığın artmasıdır. Bu nedenle buz dağının görünen yüzü olan öfkenin kendisine odaklanmak yerine öfkenin temel nedenine odaklanmak önemlidir. Örneğin; ergen sevilmediğini hissediyor olabilir, ailevi nedenler, beden imajı ile ilgili sorunlar yaşıyor olabilir, akademik zorluklar ya da arkadaş ilişkilerinde sıkıntılar olabilir, duygusal başka problemler yaşıyor olabilir. bu saydıklarım buz dağının altındaki bir kaç nedenden biri sadece. Bir ergenin altta yatan sorunlar ele alınmazsa, öfke sorunu devam edecektir.
Ergenlik yılları büyük değişimlerin yaşandığı bir dönem olarak ergenleri zorlayıcı olabilir.
Büyük hormonal değişimler meydana gelir ve aynı zamanda beyin hızla değişir. Bir ergen için bu hızlı ve yoğun değişime ayak uydurabilmek çok kolay değildir hatta bazen zorlayıcıdır. bu zorlayıcılık ergenin tepkilerine de yansıyabilir. Beklenmedik tepkiler verebilir. Hatta kendi de bazen kendi duygularının yoğunluğundan ya da tepkilerinden dehşete kapılabilir.
Bir çok ebeveyn, gençlerinin davranışlarını kişisel olarak alır. Bu dönemdeki tepkileri kişiselleştirmek yaşanabilecek çatışmaları daha da tırmandırabilir ve kaynayan su ısıtıcısını daha köpürtür. Ya da ebeveynler kendilerini suçlu, yetersiz hissederler. Kendileri hatalarından dolayı sıkıntılar yaşandığına çok fazla odaklanırlar.
Şunu hep hatırlatmak isterim ki; mükemmel ebeveyn diye bir şey olmadığı gibi, hiçbir çocuğun mükemmel olmayacağını da hatırlamak önemlidir. Herkes hata yapabilir.
Ergenlik döneminde meydana gelen fiziksel değişikliklerin bir miktar kargaşa yaratacağını ve bu kargaşanın duygusal, sosyal ve akademik alanları etkileyebileceğini bir ebeveyn olarak akılda tutmanın önemli olduğunu düşünüyorum.
Çocuğunuzun öfkesi o an size yönelik olabilir. Çünkü ergen karşısında kendi kapsayamadığı bu duyguları kapsayan bir ebeveyn görmeye ihtiyaç duyar. Bunun, bazen ebeveynliğin niteliği ile ilgili olmadığını bilmek ve duruma objektif bakabilmek önemlidir.
Bir yetişkin olarak, ergenlerin henüz sahip olmadığı deneyime, olgunluğa ve içsel kaynaklara sahipsiniz. Duygularınız üzerinde ergenlere göre daha fazla kontrolünüz var, bu da hararetli bir durumu kontrol altına alma becerinizin ergenlere göre daha fazla olduğu anlamına gelir.
Ergen çocuğunuzun size tepkisel yaklaştığını fark ettiğinizde, ebeveyn olarak öncelikle sizin kendi kendinizi kontrol etmeniz gerekir.
Çocuğunuzun öfkesine benzer bir şiddette tepki vermek yerine, onun öfkesini bir yardım çığlığı olarak görmeye çalışın.
Ergenler beyin gelişimi açısından da, henüz duygularını yönetmeyi beceremezler.Daha dürtüsel bir taraftan tepki verirler. Yardım istemek yerine, genellikle tepkisel yaklaşarak ya da bir patlama yaşayana kadar duygularını bastırırlar. Bu, okulla ilgili baskı, arkadaşlık sorunları ve duygusal olarak güvende hissetmedikleri bir kaç şeyin üst üste gelmesi ile tetiklenebilir.
Olumsuz duygularını paylaşıyor olsa bile, çocuğunuzu dinleyin. Ergenler düşüncelerini ve duygularını paylaştıklarında, söylediklerinin çoğu olumsuz olabilir. Örneğin, dış görünüşlerinden, öğretmenlerinden, ödevlerinden ya da belirli okul kurallarından sık sık şikayet edebilirler. Hep söylenirler, hiç bir şeyden memnun olmazlar. O anda duruma bakış açısı hiç hoşunuza gitmeyebilir ama bir şeyler anlatıyorsa o an onun sözünü kesmekten kaçının. Anlatmak istediğini sonuna kadar anlatmasına fırsat sağlayın. Anlatırken de, paylaştıkları hakkında sizi de nasıl hissettiğini görmek için gözlemler, onu anlamaya çalışıyor musunuz bilmek ister, bazen de nasıl tepki vereceksiniz test eder. Bir süreliğine ders vermek, öğüt vermek, doğru yolu göstermek gibi misyonunuzu ya da kendi görüşlerinizi bir kenara bırakıp; "ne anlatmak istiyor bana?" diye sadece dinlemeniz gerektiği anlamına gelir. Çocuğunuzu düzeltmenin cazibesine karşı koyarak; ona durumu nasıl görmesi gerektiğini söyleyebilir ya da ona nasıl yardımcı olabileceğinizi sorabilirsiniz. Ona "benim zamanımda", "bu da sorun mu!", “hayat bu” gibi tepkilerle size anlatmaya çalıştığı durumu küçümsememeye çalışın. Yargılarsanız, eleştirirseniz çocuğunuz gelecekte duygularını sizinle paylaşma olasılığı daha düşük olacaktır. Uzun vadede bu yaklaşım zararlı olacaktır, çünkü ergenlik döneminde iletişim hatlarını açık tutmak hayati önem taşımaktadır. Çocuğunuz sizinle hayatı hakkında ne kadar az şey paylaşırsa, onu etkilemeniz o kadar az olacağı gibi çocuğunuza önündeki zorluklarla ilgili rehberlik yapmak da zorlaşacaktır.
Yardımcı olabileceğini düşündüğüm başka bir öneri; ergenlerle çalışırken bilişsel çarpıtmalar üzerine çok düşünürüm ve konuşurum. Çarpıtmalar, zihnimizin bizi doğru olmayan bir şeye ikna etme biçimleridir. Kendimiz ve çevremizdeki dünya hakkında algılarımızdır. Genellikle olumsuz düşüncelerimizi veya duygularımızı güçlendirirler. Ergenler daha çok şu üç çarpık düşünceyi kullanabiliyor:
Filtreleme. Bu, bir kişinin olumsuz olayları alıp büyüttüğü zamandır. Aynı zamanda, durumun olumlu yönlerini filtrelerler.
Polarize düşünce. Bu, bir kişinin durumları aşırı uçlarda gördüğü zamandır. İşler ya siyah ya beyazdır, ikisinin ortası yoktur.
Aşırı genelleme . Burası, genel bir sonuç oluşturmak için tek bir olayın kullanıldığı yerdir. Bir kez kötü bir şey olduğunda, kişi gelecekte kötü şeyin tekrar olacağı sonucuna varır. Öfkelendiğimizde, çoğu zaman bizim olaylara bakış açımız ve bilişsel bir çarpık olarak düşüncelerimiz yön verir. Çarpık düşünceleri üzerine konuşmak iyi gelebilir. Sizin de kendinizdekilerin farkında olmanız, kendinizden örnekler vererek sizin hayatınızı nasıl etkilediğini aktarmanız, iyi gelecektir. Kendindeki bu düşünceleri fark etmesi, duruma başka bir pencereden bakabilecek düşünce sistemini geliştirmesi öfkesini yönetmesine yardımcı olacaktır.
Çocuğunuz sinirlendiğinde, onu sakinleştirmenin bir yolu olarak tehdit etmenin çok kullanıldığını görüyorum. Örneğin, “Şimdi sakin olmazsan telefonunu elinden alacağım”; "Bağırmayı kesmezsen, bir ay cezalısın."; "bana bu şekilde davranırsan istediğin yere seni götürmeyeceğim." gibi tehdit içeren iletişim tarzı uzun vadede hiç işe yaramayacaktır. Tehditler kısa vadede işe yarayabilir, ancak uzun vadede çocuğunuzla olan ilişkinize zarar verir. Tehditler öfke sorununu çözmek için hiç etkili bir yöntem değildir. Aksine çatışmaları daha da tırmandırır. Çocuğunuzun öfkesi sadece davranışsal bir problem değildir. Bu, bir şeylerin yanlış olduğunun, bazı duygusal ihtiyaçların karşılanmadığının bir işaretidir.
Öfkesini uygun bir şekilde nasıl ifade edebileceğini anlatabilirsiniz. Duygu yoğunluğu fazla iken bir şey anlatmanın hiç bir anlamı yoktur. Çocuğunuz sakinleşene ve rahatlayana kadar bekleyin. Ona tüm duyguların kabul edilebilir olduğunu, kızgın hissetmesinin normal olduğunu ancak davranışlarının hepsinin kabul edilemez olduğunu açıklamanız önemlidir. Başkalarını incitmeden öfkeyi ifade etmenin yolları olduğunu çocuğunuzla konuşabilirsiniz. Çocuğunuza, duygusal olarak öfkesinin arttığının ya da duygusal olarak iyi hissetmediğine dair işaretleri nasıl tanıyacağını gösterebilirsiniz. öfkesi arttığını nasıl hissediyor? Örneğin; dişlerini sıkma, baş ağrıması, avuçlarının terlemesi ya da başının dönmesi, kalp atış hızında artış gibi ipuçlarını takip etmesi istenebilir. Sinirlendiğinde hemen duygularına göre hareket etmesi gerekmediğini, hissetiği an neler yapabileceğini konuşabilirsiniz. Örneğin; yavaş yavaş ona kadar saymasını veya aşağıdaki gibi nefes egzersizini denemesi gibi öneriler verebilirsiniz. "Dört sayı için nefes alın. Dört sayımda nefesini tut. Dört sayı için nefes verin. " gibi. Ya da kendisinin bu konuda nasıl bir önerisi olduğunu konuşabilirsiniz.
Öfkeyi ifade etmeyle ilgili hep beraber aile kurallarını konuşabilirsiniz. Durum geçtiğinde ve herkes sakinleştiğinde, ailedeki herkesin öfkesini nasıl ifade edeceği hakkında konuşun. Kurallar belirleyin ve bu kuralların ebeveyn olarak siz de dahil olmak üzere ailedeki herkes için geçerli olacağı konusunda fikir birliğine varın. Örneğin; "ailemizde tartışırken küfretmek ya da kaba sözler kullanmak olmasın." gibi. Kızgın hissetmek ve agresif olmak arasındaki fark hakkında konuşmak için iyi bir fırsat sunacaktır. Kurallar konusunda herkesin aynı fikirde olduğundan emin olun. Kuralları herkesin göreceği bir yere de asabilirsiniz.
Karşılıklı olarak duygular yükseldiğinde, durumun daha da tırmanmasına izin vermenin bir anlamı olmayacaktır. Örneğin şöyle diyebilirsiniz: "İkimiz de sinirleniyoruz, o yüzden lütfen benim biraz ara verip sakinleşmeye ihtiyacım var. Bunu yemekten sonra tekrar konuşsak nasıl olur?” Çocuğunuz tartışmaya devam ederse, ayrılmaya çalışın. Ya da sessizce onu dinlemeye ve yanında olmaya çalışın. Çünkü bazen ergen, duygu yoğunluğu arttığında kendi de bu duyguyla kalamadığı için yanında onu duygusal olarak tutacak bir ebeveyne ihtiyaç duyar. Sonuçta, taraflar soğukkanlılığını yitirdiğinde, çatışma asla çözülmez.
Bir ebeveyn olarak yapabileceğiniz en önemli şeylerden biri, iletişim hatlarını açık tutmak olacaktır. Tabii ki, karşımızda öfkeli bir ergen varken bunu söylemenin hiç kolay olmadığının farkındayım. Yargılamaktan, sonuca varmaktan veya çocuğunuza ders vermekten kaçının. Çocuğunuz öfkeliyse, empatiye ihtiyacı var demektir. Çocuğunuzun fikrini sorun. Görüşünü paylaşması için onu cesaretlendirin. Onun bakış açısını anlamaya çalışın. Çocuğunuz iletişim hatlarını açık tutarak sonunda duygularını paylaşacaktır. Böylece sorunun daha iyi anlayabilirsiniz.
Çocuğunuz sık sık öfkenizi kaybettiğinizi görürse, öfkesiyle nasıl başa çıkacağını öğrenmesi zor olacaktır. Aile hayatı bazen çatışma ve öfke anlarını içerir. Ancak bir aile üyesine kızdığınızda, çocuğunuza çatışmayı barışçıl bir şekilde nasıl çözeceğini modelleyin. Araştırmalar, ebeveynlerinin hafif çatışmalar yaşadığını ve bu çatışmaları çözdüğünü gözlemleyen çocukların daha sonra daha yüksek düzeyde duygusal zeka sergilediklerini göstermektedir. Bu ilke, çocuğunuzla olan ilişkiniz için de geçerlidir. O an öfkenizi kaybettiyseniz, bunu telafi etmeye çalışın. Birçok ebeveyn çocuklarından özür dilemekte zorlanır. Bazı ebeveynler özür dilemenin bir zayıflık olduğunu veya otoriteden yoksunluk olarak yorumlar. Ama bu doğru değil. Çocuğunuza gerçek bir özür sunduğunuzda, sorumluluğu modellemiş olursunuz. Çocuğunuza eylemleriniz için sorumluluk almanın önemini böyle gösterirsiniz.
Çocuğunuz öfkelendiğinde, konuyla hemen ilgilenmeniz ya da çözmeniz gerektiğini hissedebilirsiniz. Ancak çoğu zaman bu durumu daha da tırmandırır. Başlangıç olarak, neye ihtiyacı olduğunu anlamaya çalışın. Bazen odağı öfke meselesinden tamamen uzaklaştırmak iyi gelebilir. Beraber bir film izleyebilir, yürüyüşe çıkabilir, yemek yapabilirsiniz. Böyle bir paylaşım, çocuğunuzla bir bağlantı kurmanıza sağlaması yanında öfkesinin ardındaki sorunları anlamayı kolaylaştıracaktır. Öfke sorununu doğrudan çözmeye çalışırsanız, çocuğunuz kendini köşeye sıkışmış hissedebilir. Durumu düzeltilmesi gereken ve daha da kötüleştirecek bir sorun olarak gördüğünüzü hissetmeye başlayabilir. Bu yüzden çocuğunuzla anlamlı zaman geçirmeye ve önce ilişkiniz üzerinde durmaya çalışın.
Gençler genellikle duygusal tepkilerini neyin tetiklediği konusunda farkındalıktan yoksundur. Bu nedenle, ne tür yorumların veya durumların öfkesini tetiklediğini düşünmeye teşvik etmek faydalı olacaktır. Birisi görünüşü veya yetenekleri hakkında yorum yaptığında mı? Yoksa karakterinin sorgulandığını hissettiğinde mi? Bu farkındalık sayesinde, duygusunu daha kontrol edebilir hale gelecektir. Bu özfarkındalık, öfkesini tetikleyen sorunları tanımlamasına yardım edecektir.
Çocuklar ergenliğe adım atarken, ebeveynler genellikle ebeveynlik yöntemlerini ayarlamakta zorlanabilirler. Dikkatli olmazsanız, yetişkinliğin eşiğindeki çocuğunuza, hala bir çocukmuş gibi davranıyor olabilirsiniz. Çocuğunuzla çocukken yaptığınız gibi konuşmaya devam ederseniz, muhtemelen isyan edecek ve daha fazla öfke gösterecektir. Bunun yerine, çocuğunuzu tecrübesiz bir yetişkin olarak görmeyi deneyin. Çocuğunuzun potansiyelinden en iyi şekilde yararlanmasını ve öfke sorunlarının üstesinden gelmesini istiyorsanız, bu değişim hayati önem taşımaktadır. Fazla kontrol tepkiselliği artırır. Özerklik alanı bırakın ve kendi kendine yapabileceklerini yapmasına olanak sağlayın. Bu dönemde biraz eksik olmak, geride durmak, ihtiyaç duyduğunda yanında olmak daha iyi gelecektir.
Çocuğunuzun problem çözme becerilerini geliştirmesine yardımcı olun. Gençlerde öfke genellikle bir sorunla karşılaştıklarında ve onunla başa çıkmanın yapıcı bir yolunu bulamadıklarında ortaya çıkar. Çocuğunuz problem çözme becerilerinden yoksunsa, çaresiz hissetmeye başlayabilir. Sonuç olarak, öfkeyle saldırabilir. Bu yüzden, çocuğunuza problem çözme adımlarını öğretmenizi tavsiye ediyorum:
Sorunu tanımlayın
En az 2 ila 3 olası çözüm düşünün.
Avantaj ve dezavantajlara dayalı olarak olası her çözümü değerlendirin.
Bir çözüm seçin.
Çözümü uygulamasına fırsat verin. İşlerin nasıl sonuçlandığını ve hangi dersleri öğrendiğini konuşun. Cesareti kırılmış ve hayal kırıklığına uğramış hissetmek yerine, sorunun üstesinden gelmek için olumlu adımlar atacaktır.
Tartışmayı kazanmaya odaklanmayın. Bir ebeveyn olarak, evinizde otorite figürü olmaya alışık olabilirsiniz. Çocuğunuzla olan bir tartışmada, otorite konumunuzu korumak için kazanmak zorundaymışsınız gibi hissedebilirsiniz. Ancak, genç çocuğunuzla tartışmayı kazanmaya odaklanırsanız, sonunda savaşı kazanabilir, siz kaybedebilirsiniz. Çocuğunuz her zaman kaybettiğini hissettiği tartışmalardan uzaklaşıyorsa, sonunda sizinle sorunları hakkında konuşmayı bırakacaktır. Çocuğunuz içindeki öfkeyi daha da artıracaktır.
Çocuğunuzla ilişkinizde “5:1 oranı”na ulaşmayı hedefleyin. Araştırmalar, sağlıklı bir evlilikte, her olumsuz etkileşim için tipik olarak en az beş olumlu etkileşim oranı olduğunu göstermiştir . Yıllarca gençlerle çalıştıktan sonra, bu ilkenin ebeveyn-genç ilişkisinde de geçerli olduğunu söyleyebilirim. Çocuğunuzla olumlu etkileşimlerinizin olumsuz olanlardan çok daha ağır bastığından emin olun. Çocuğunuz öfke gösterdiğinde, öfkenin genellikle düşük benlik saygısının bir belirtisi olduğunu unutmayın. Ergenlik dönemi kimlik gelişiminin önemli olduğu yıllardır. Bu nedenle, çocuklarınızı sürekli eleştirmek iyi bir fikir değildir. Hiçbir yetişkin de sürekli eleştirilmekten hoşlanmaz! Çocuğunuzu sürekli olarak onaylamadığınızı ifade ederseniz, bu onun özgüvenini sarsacaktır. O zaman daha da sinirlenmesine sebep olacaktır. Çocuğunuzun tutum ve davranışları hakkında düzeltme gerektiren birçok şey gözlemleyebilirsiniz. 5:1 oranını hatırlayın. Kendinize şu soruları sorabilirsiniz:
Şu an bunu eleştirmemin duruma faydası olur mu?
Bu tartışmaya değer bir durum mu yoksa gitmesine izin verebilir miyim?
Sorunu ele almamın daha nazik bir yolu var mı?
Bir eleştiriniz varsa olumlu geribildirimlerinizi de daha fazla yansıtmayı unutmayın. Bizim küçük bir ayrıntı olarak gördüğümüz en küçük olumlama bile ergenlerin benlik saygısını etkileyecek ve kimlik gelişimine katkı sağlayacaktır.
Comments